1. Ana Sayfa
  2. »
  3. Sıkça Sorulan Sorular

Sıkça Sorulan Sorular

Sorular ve Cevaplar (Academy)

Öncelikle iletişim bilgilerimizden bizlere ulaşarak randevu oluşturup kurumumuzu ziyaret edebilir, ön görüşme ve deneme dersine katılabilirsiniz. Memnun kaldığınız takdirde 3 aylık dönem kaydı yaptırabilirsiniz.


Anne bebek ve anne çocuk oyun etkinlik gruplarımızda haftada 2 gün ya da 1 gün şeklinde programlarımız mevcut olup, etkinlik süreleri 1 ya da 1,5 saatlik seanslara katılabilirsiniz.
3,4,5 yaş oyun etkinlik gruplarımızda haftada 5 gün şeklinde yarım gün programlarımız mevcuttur.

Etkinliklerimize kayıt olduğunuz andan itibaren sizin için kontenjan ayrılmış olmaktadır. Aylık kayıtlar ile ilerlediğimiz için siz katılmasanız dahi yerinize kimse dahil edilmemektedir. Bu sebeple telafi etkinliği, ücret iadesi, ders aktarımı yapılmamaktadır.

Anne bebek oyun etkinlik gruplarımızda çocuklar; ebeveynlerin veya bakım verenlerin denetiminde hem oyunlar oynayıp, hem de farklı aktivitelere katılırlar. Her hafta değişen aktivite temalarımız ile ince ve kaba motor becerileri-sosyal ve dil gelişimini destekleyici sanatsal ve duyusal etkinlikler ile ilerliyoruz.

Web sitemizde bulunan bize ulaşın alanından ya da 0 212 617 52 72 numaramızdan haftanın 7 günü 10:00-18:00 arasında bizlere ulaşabilirsiniz.

Çocuklarımızın gelişimine ait bilgileri öğretmenlerimizden ve kurum psikologlarımız etkinlik süreci içerisinde gözlemlemektedirler, randevu talep ederek bilgilendirme alabilirsiniz. Çocuğumuz 6 ay kadar süreçte kurumumuzda etkinliklere devam ettiği takdirde kurum psikologlarımızın da gerekli görmesi halinde gelişim testi talebinde bulunabilirsiniz.

Çocuklarımızın sağlığı sizler için olduğu kadar bizler içinde önemlidir. Çocuklar yeni başladıkları gruplarda sık hasta olma ihtimalleri vardır. Sınıflarımızda bulunan havalandırma sistemleri gün içerisinde sık sık açılmaktadır, kullanılan materyaller düzenli aralıklarla dezenfekte edilmektedir. Çocuklarımızın kullandığı ortak alanlar her gün sonunda düzenli temizlenmektedir. Hasta olduğu fark edilen çocuğumuz tedbir amaçlı ailesi ile iletişime geçilerek doktor kontrolüne ya da eve gönderilmektedir.

Anne bebek-Anne Çocuk etkinliklerimize gelirken yanınızda panduf ve etkinlik önlüğü getirmenizi ve 3,4,5 yaş oyun etkinlik gruplarımızda ise küçük boy hurç içine yerleştirilmiş 2’şer takım yedek çamaşır ve yedek kıyafet, okul içinde giyebileceği rahat bir ayakkabı, su matarası getirmenizi rica ediyoruz.

Okul içine yerleştirilmiş toplamda 16 adet güvenlik kamerası mevcuttur. Yönetmelik gereği çocuk istismarı ve çocuk hakları ihlali nedeniyle internet üzerinden yayın yapmak yasaklanmıştır.

1 saatlik etkinlik programlarımızda; 45 dakikalık süreçte etkinliklerimiz, ritim saatimiz yapılmakta olup 15 dakikalık süreçte serbest oyun alanı kullanımı şeklinde planlanmıştır.
1,5 saatlik etkinlik programlarımızda; 1 saatlik süreçte etkinliklerimiz, ritim saatimiz ve tadım saatimiz yapılmakta olup 30 dakikalık süreçte serbest oyun alanı kullanımı şeklinde planlanmıştır.

Etkinlik süreci içerisinde sizlere öğretmen, yardımcı öğretmen ve psikologlarımız eşlik etmektedir.

Çocuklarımızda burun akıntısı, öksürük ve ateş gibi belirtiler olması halinde tamamen iyileşmeden katılımcı olunmamasını, çocuklarımız ve velilerimiz adına önemle rica ederiz.

Çocuklarımızın ilk katıldığı gruplarda ‘oryantasyon süreci’ ile ilerlenmektedir. Oryantasyon sürecinde hazır görmediğimiz çocuklarımızın kayıtlarını alamadığımız takdirde çocuğun katıldığı etkinliklerin günlük ücreti alınır geri kalan ödeme iade edilir.

36 ay altı çocuklarımızda gruplarımız ebeveyn ya da bakım veren desteklidir. 36 ay ve üzeri çocuklarımızda ebeveyn ya da bakım veren kişi kurumda dinlenme alanında beklerken çocuğumuz bireysel olarak etkinliğe katılım göstermektedir.

Anne bebek ve anne çocuk oyun etkinlik gruplarımızda oryantasyon süreci 1 aydır. Bu süreçte kurum psikologlarımız sizlere eşlik ederek yönlendirme yapmaktadır.
3,4,5 yaş oyun etkinlik gruplarımızda da yine oryantasyon süresi 1 aydır. Bu sürenin ilk haftasında veli desteği gerekmektedir. Günde iki saat ile başlayarak birinci haftanın sonuna kadar yarımşar saat arttırılarak ilk hafta tamamlanır. Duruma göre ikinci hafta çocuğumuz ailesi olmaksızın devam eder.

Oryantasyon süreçlerinde kurum psikologlarımızın yönlendirmesi ile hareket etmeniz gerekmektedir.

Anne bebek ve anne çocuk oyun gruplarımızda İngilizce branş etkinliklerimiz mevcuttur.
3,4,5 yaş oyun etkinlik gruplarımızda İngilizce ve Temel Değerler Eğitimi branş etkinliklerimiz mevcuttur.

Kurumumuzda 6 aydan itibaren anne bebek oyun etkinliklerimize katılabilirsiniz. 36 aydan itibaren 48 aya kadar anne çocuk oyun etkinliklerimize katılabilirsiniz. Ayrıca 36 aydan itibaren 60 aya kadar yarım gün oyun etkinlik gruplarımıza katılabilirsiniz.

Sıkça Sorulan Sorular

Bebeklerin çevrelerini keşfetmek için kullandıkları bir yöntemdir. Tüm duyularını kullanarak dünyayı öğrenirler. Bu tamamen normal ve sağlıklı bir gelişim sürecidir. Özellikle 5-6 aydan itibaren nesneleri ağızlarına almaya başlarlar. Bu süreç bağışıklık sistemlerinin gelişimini destekler; aynı zamanda çene, dil ve yanak kaslarını güçlendirir. Bu davranış 3 yaşa yaklaşırken yerini parmakları ile keşfetmeye bırakır. Ancak, eğer 4 yaşına geldiyse ve hala her şeyi ağzına sokuyor ve baş parmağını emiyorsa bir uzmana danışmakta yarar vardır.

• Yeni doğan bebeklerde el ve parmak kullanımı henüz başlamamıştır. Bu süreçte yatağın üzerine asılan renkli, hareketli ve sesli puset oyuncakları kullanılabilir.
• 2. ayla birlikte bebekteki görme ve işitme yetileri gelişir. Bu aşamada asılarak veya sallanarak kullanılan müzikli bez oyuncaklar veya oyun halıları tercih edilebilir.
• 3. ay sonunda bebekteki kavrama yetisi artmaya başlar. Bebeğin ebatlarına uygun yumuşak, renkli ve müzikli çıngırak tipi oyuncaklar alınabilir.
• 4-6 ay arası bebekte uyku rutini oluşmaya başladığından oyuncak seçiminde bu yeni düzen baz alınabilir. Hareketli müzikli kutular, yumuşak bez kitaplar ve peluş oyuncaklar ile oynanabilir.
• 7-9 ay aralığı bebeğin iki elini kullanabildiği bir dönemdir. Bu süreçte üst üste dizilen renkli bloklar ve elden ele geçirilen yumuşak toplar tercih edilebilir.
• 10-12 ay aralığında emeklemeden yavaş yavaş adım atmaya başlayan bebekler az parçalı yapbozlar, şekil eşleştirme kutuları veya renkli setler gibi zihin geliştirici oyuncaklarla oynayabilir.
• Doğru oyuncak seçimi, bebekleri hem eğlendirir hem de eğiterek geliştirir. Siz de bebeğinizin yaratıcılığını, motor becerilerini ve ses çıkarma veya yürüme yetilerini hızlandırmak için düzenli oyun saatleri planlamaya başlayabilirsiniz.

Gecikmiş konuşma bir çocuğun yaşıtlarıyla benzer konuşma becerilerini sağlayamaması olarak tanımlanabilir. Bir çocuk yaşıyla uyumlu beklenen konuşmayı sağlayamıyorsa bu bir “konuşma bozukluğu” olabilir veya “gelişimsel dil gecikmesi” olabilir. Her bebek 3-6 aylık oluncaya kadar anlamsız sesler çıkarabilir ve bu o çocukta işitme yapılmalıdır. 6-12 aylık bebek “ba ba ba”, “ma ma ma” gibi anlamlı sesler çıkarmaya başlamalıdır. 12 aylık bebek “evet”, “hayır” gibi komutları anlamalı, ismiyle çağırıldığında bakmalıdır. 12-16 ay arasında “dede”, “baba” gibi anlamlı 1-2 kelimesi olmalıdır. 24. ay tamamlandığında 5-10 kelimeli bir kelime dağarcığı gelişmiş olmalıdır. 24-36 ay arasında “bu ne?”, “top nerede?”, “ben kimim?” gibi soruları anlıyor ve anlamlı cevap veriyor olmalıdır. 24-36 ay arasında 2 veya 3 kelimeli cümleler kurabiliyor olmalıdır. 36. aydan sonra kullandığı kelimeler yabancılar tarafından anlaşılıyor olmalıdır. 4-5 yaşında basit bir olayı anlatabiliyor olmalıdır.

İlk olarak eşiniz ile mümkün olduğu kadar ortak bir konuşma içeriği belirlemeli ve boşanma sonrası düzeninizi kurduktan sonra anne baba olarak durumu çocuğunuza birlikte açıklamalısınız.

Çocuklarınıza, yaşlarına uygun açıklamalar yapmanın önemini unutmamalısınız. Boşanma kavramı en basit ifadeler ve geleceğe dair somut örneklerle açıklanmalıdır. Örneğin, “Biz artık aynı evlerde yaşamayacağız, sen.... ile ...... evde .....günler yaşayacaksın ama .....günlerde de biz seninle olacağız.” Diyelim ki çocuk burada “Neden?” ya da “Benim yüzümden mi?” ya da “Ben daha uslu olsaydım böyle olmaz mıydı?” gibi sorular soruyor. Bu ve benzeri sorulara -ki bu sorular çocuk süreci idrak etmeye çalıştığından, bir süre tekrar ve tekrar karşınıza gelecektir- “Seninle hiçbir ilgisi yok, çünkü böyle kararların çocuklar ile bir ilgisi olmaz. Bunlar anne ve babaların aldığı kararlardır.” gibi bir yanıt vermeniz, çocuğun olaya dair kendini sorumlu ya da suçlu hissetmesine engel olmaya yardım edecektir. (Bu açıklama küçük yaş çocuklarına yöneliktir. 5 yaş üstü çocukların artık kısmen kendilerine ait bir hayatları vardır. Okul, arkadaşlar, ödevler gibi. Dolayısıyla bu yaş çocuğu boşanma haricinde kendi hayatında neler değişeceğini merak eder ve artık bu yaşta kendilerine söylenenleri düşünebilmekte daha doğrusu fikir yürütebilmektedirler olası senaryolar hakkında. Bu sebeple beş yaş üstü çocuklara boşanma ile ilgili açıklama yapılırken hayatlarında değişecek şeylerden ziyade aynı kalacaklara vurgu yapılmalıdır. Örneğin “Biz artık babanla aynı evde yaşamayacağız ama sen ne zaman istersen ve baban ne zaman müsait olursa görüşebileceksiniz. Biz seninle bu evde kalmaya devam edeceğiz ve sen okuluna devam edeceksin.” gibi.

Sınırları oluşturmadan önce, sınır koymaktaki hedefimizin ne olduğunu, bu noktada sınır koymaya gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını, koyduğumuz sınırların çocuğun doğasına uygun olup olmadığını detaylıca düşünmeliyiz. Bu sorulara cevap verdikten sonra gerçekten sınır koymayı karar verirsek;

• Sınırlar oldukça kısa, az sayıda ve net olmalıdır.
• Çocuğun yaşına ve içinde bulunduğu gelişim dönemine uygun olmalıdır.
• Sınırlar tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Çocuğumuzun evde yalnızca 1 saat ekrana bakmasına izin verirken, dışarda bunu saatlerce yapmasına göz yummak çocuğun kafasının karışmasına ve sınırların önemini yitirmesine sebep olur. Anne babanın kendi içinde tutarlı olması da oldukça önemlidir. Ebeveynlerden biri evet derken diğerinin hayır demesi oldukça yanlış bir tutumdur.
• Çocuğu tehdit etmek yerine olayın sonuçlarından haberdar etmek gerekir. (Örn.‘‘ona vurmayı bırakmazsan seni öğretmenine şikayet ederim’’, demek yerine bedele odaklamak, ‘‘ona vurmayı bırakmazsan, onu elinden almak zorunda kalırım’’)
• Sınır koyarken odaklanmamız gereken kişi çocuktur, sorumluluk çocuktadır, o yüzden ‘‘biz’’ kelimesini kullanmıyoruz. (Örn.‘‘Biz onu yere vurmuyoruz’’ değil, ‘’O yere vurmak için değil’’, diyoruz.

Yemek yemeyi zevkli bir durum haline getirin. Çocuğunuzu sevmediği bir yiyeceği yeme konusunda zorlamayın. Ona rahat bir yemek ortamı sağlayın. Eğer çocuğunuz okul öncesi bir yaştaysa, onu da alışveriş, yemek seçimi ve yemek yapma gibi aktivitelere dahil edin. Bu sayede çocuğunuzun yemek zevki konusunda bilgilenmiş olursunuz. Yemekler arasında abur cubur yenmesini kısıtlayın. Böylece acıktığı zaman yemek yiyecektir. Anne baba olarak çocuğunuza yeme alışkanlıkları konusunda iyi örnek olmaya çalışın. Çocuğunuzun yanında çeşitli yemekler hakkında şikâyet etmekten kaçının, sağlıklı besinler yiyin. Unutmayın ki çocuğunuz sizin her davranışınızı örnek aldığı gibi, yemek yeme davranışlarınızı da örnek alacaktır. Yemek saatlerini, özellikle sabah, öğle, akşam olarak belirleyip, o saatleri rutin hale getirin. Yemek zamanlarında çocuğunuzun tabağına yiyebileceği kadar ve makul bir miktarda yemek koyun. Eğer çocuğunuz önündeki bütün yemeği yerse, biraz daha isteyip istemediğini sorun. Yemek sırasında uygulanacak belirli kurallar belirlemek iyi olacaktır: Ağızda yemek varken konuşulmaması, televizyon karşısında yemek yenmemesi, yemek bitene kadar masadan kalkılmaması gibi. Yemek için belirli bir süre belirleyin, (25-30 dakika ) ve bu süre bitince sofranın kaldırılacağını belirtin.

Ebeveyn olarak çocuğunuzun çekingenliğini tamamen ortadan kaldırmak her zaman mümkün olmayabilir ancak özgüveninin gelişmesini destekleyerek olumlu sonuçlar kazanabilirsiniz. Öncelikle bilmeniz gereken nokta çocuğun utangaçlığını yenmesi güven duygusunun gelişmesi ile paralel ilerliyor. Ona bu konuda zaman ve fırsat vermeli; ona ilk önce siz güven duymalısınız. Zamanla kendisine güven hissetmeye başlayacaktır. Çocuğunuzun yeni ortamlara girmesini, yeni uğraşlar edinmesini ve yeni insanlar tanımasını sağlayabilirsiniz. Sosyal faaliyetler destekleyecektir. Diğer önemli nokta biricik yavrunuzun kişilik özelliklerini unutmamalısınız. Kişiliğinde bulunmayan davranışlar göstermesini beklemek de uygun olmayacaktır. Mizacı içe kapanık olan bir çocuğun birdenbire konuşkan birisine dönüşmesini beklememelisiniz.

Çocuğunuza karşı bu konuda anlayışlı olun, baskıcı olmayın ve utangaçlığını dile getirmeyin. Aksine yapabildikleri, başarabildikleri, merak ettikleri üzerinde konuşup yeni deneyimler elde etmesi için destekleyici olabilirsiniz. Utangaçlığını vurgulamak yalnızca durumu kalıcı hale getirmeye yardımcı olur. Unutmayın, çocuğunuz sahip olduğu tüm kişilik özellikleriyle ailedeki diğer bireylerden farklı ve bağımsız bir birey! Bazen tüm çabalarınıza rağmen çocuğunuz utangaçlığını aşmakta sıkıntı yaşıyorsa mutlaka bir uzman desteği almalısınız. Sizin dikkate almaktan kaçındığınız ya da gözden kaçırdığınız bazı noktaları uzman daha net bir şekilde değerlendirecek ve sağlıklı bir çözüme ulaşması için destek olacaktır.

• Küçük pilates topuyla yumuşak yüzeylerde taklalar atma,
• Çarşafın içinde sallanma,
• Kendi etrafında ve sizin etrafınızda dönme,
• Yüzüstü karnının altına yumuşak bir top varken kedi gibi dururken bu pozisyonda oyunlar oynama,
• Titreşimli oyuncaklarla oynama,
• Zeytinyağı veya bebeyağıyla tüm vücuduna hafifçe basınç uygulayarak masajlar yapma,
• Farklı yüzeylere el ve ayaklar ile dokunma (Ör: Ilık su, soğuk su, pamuk, sert nesneler, çim, kum),
• Evde çıplak ayak gezme,
• Kıyafetinin içine saklanan objeyi bulma oyunları,
• Üzerine atılan tül, battaniye vb. içinden çıkmaya çalışmak,
• Karşılıklı top atma oynama, elindeki nesneyi hedefe atma ,
• Yüksek bir zeminden( yatağın üzeri vb.) yumuşak bir zemine atlama (minder, yorgan, yastık vb.) ,
• Nesneleri itme ve çekme,
• Yerde sırt üstü yatarken havada asılı balona ayaklarıyla vurma,
• Yerde sırt üstü yatarken ayaklarıyla duvarı itme,
• Pilates topu üzerinde sırt üstü yatarken, oturmaya, dönmeye çalışma,
• Traş köpüğü, oyun hamuru, parmak boyası ile oynamaya alıştırma (eller+ayaklar),
• Sert ve yumuşak yüzeyleri (düz, tırtıklıvb.) boyama ,
• Çok uzun olmayan bir sopa ile balonu odanın diğer ucuna götürmeye çalışma,
• İçi pirinç ve bulgur ile dolu bir kutunun içine oturarak içinde oyunlar oynama.
• Tüylü/farklı bir zeminlerde sürünme, dönme, yatma (halı, peluş vb.) ,
• Karşılıklı ellere krem/losyon sürme ,
• Çimenleri kopartma, objeleri toprağa gömme,
• Hayvanlara dokunma, sevme,
• Toprakta, çimende veya taşlı zeminlerde çorapsız emekleme, dönme, sürünme, yatma,
• Yumuşak topun üzerinde ayakları yere değecek şekilde oturarak zıplama,
• Mandal takma-çıkarma oyununu sizin ve onun kıyafetlerine takıp çıkarmasını isteyerek oynayabilirsiniz.
• Baloncuk üfleme oyununda, üfleme çubuklarına üfleyin ve baloncuk yapın, çocuğunuzun onları patlatmasını isteyin. Daha sonra aynı şekilde onun üflemesini isteyin.
• Aktiviteler sırasında ritmik çocuk şarkıları dinletin.
• Salıncaklarda sallanma, dengesiz yüzeylerde ayakta durmaya çalışma, yürüme,
• Havada asılı olan topa elleri ve ayakları ile vurma

Çocuklarda tikler ve takıntılar, ailelerin de oldukça dikkatli davranması gereken bir problemdir. Genellikle aileler çocuklarında bulunan tikleri veya takıntıları çocukların kendisinden daha çok dert edip bunu kendileri bir takıntı haline getirmektedirler. Ailelerin yapması gereken en önemli şey çocuklara karşı sakin ve anlayışlı davranmaktır. Çocuklar tikleri şımarıklıktan ta da isteyerek yapmazlar. Aileler tikler ve takıntılar ile nasıl başa çıkacaklarını bilemiyorlarsa bir çocuk ve ergen ruh sağlığı konusunda uzman bir psikolog ile görüşmelerinde fayda olacaktır. Tiklerin ve takıntıların geçmesi için ailenin, psikoloğun ve öğretmenlerin birlikte ve uyumlu hareket etmesi oldukça önemlidir.

Çocuklarda tikler ve takıntılar tedavi edilebilir rahatsızlıklardır. Tiklerin tedavi edilebilmesi için ailesinde tikleri olan kişilerin olup olmadığı araştırılır. Daha sonra bu tiklerin hangi durumlarda ortaya çıktığını anlamak için çevresel faktörler üzerinde bir araştırma yapılır. Tiklere sebep olan durumlar tespit edilip, bu durumlar üzerinde durularak tedavi başlanır. Takıntılar için ise mutlaka bir ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Burada kullanılan ilaçlar çocukların yaş gruplarına ve sağlıklarına uygun ilaçlardır.

Okul öncesi çocuklarının birçoğunun, öfkelenmenin uygun bir davranış olarak kabul edilmediği durumlarda saldırgan tutumlar sergilediği görülmüştür. Bazı çocuklar olay ya da kişiden kaçınarak öfke duygularıyla baş etme stratejileri geliştirmektedir. Bu davranışlar, çocukların etkili ilişkiler kurmasında olumlu bir etkisi olmamakta ve belirli bir süre sonra aynı problemleri tekrar yaşamalarına sebep olabilmektedir. . Bununla birlikte, bazı çocuklarda agresyon ve dürtüselliğin ön planda olduğu ve bu durumun arkadaş çevrelerinde reddedilmelerine sebep olabildiği görülmektedir.

Çocuklara istenen davranışı öğretmenin en etkili yollarından biri onlara model olmaktır. Dolayısıyla ebeveynler olarak çocuğa öfke yönetimi konusunda örnek olmak büyük önem taşımaktadır.

Öfke anında çocuğun anlaşıldığını hissetmesi ve durumu anlaması için her türlü duygu ve düşüncesini paylaşmasında yardımcı olunmalı. Çocuklara öfke içeren duygularını sözlü olarak nasıl ifade edeceği öğretilmeli.

Çocukların öfkelendiği anlar göz önünde bulundurularak, bu durumların oluşması öncesinde olabildiğince önlem alınması ve destek olunabilmesi için hazırlıklı olunması konusuna özen gösterilmesi.

Olumlu davranışların pekiştirilmesi amaçlı çocukla ilişki kurma, düşünce ve duygularını anlamaya çalışma, ona zaman ayırarak duygularını paylaşmasına fırsat verme ve duygularını kabul etme gibi pozitif disiplin yöntemlerini kullanılmalı.

Mastürbasyon davranışı, çocukların gelişimi açısından son derece doğal ve sağlıklı bir süreçtir. Çocuklar, bedenlerini keşfetmeye başladıkları küçük yaşlardan itibaren zevk alacak şekilde kendi vücutlarına dokunmaya başlarlar. Bu davranış genellikle çocuklarda 3 ile 6 yaş arasında daha sık görülmektedir. Kimi zaman tesadüfen kimi zaman ise bilinçli olarak bu hazzı keşfeden çocuk, cinsel bölgesiyle oynadığında duyduğu hazzı tekrar yaşayabilmek için eliyle dokunarak ya da yastık gibi başka bir nesne yardımıyla sürtünerek kendisini uyarabilir. Merakla tetiklenmiş olan bu keşif süreci; daha büyük yaşlardaki mastürbasyon davranışından oldukça farklı olup, yetişkin cinselliğiyle bir alakası yoktur. Çocukların, keyif alma isteğinin yanı sıra, özellikle de hissettikleri yoğun kaygı ve stresi azaltmak için mastürbasyon davranışına yöneldikleri bilinmektedir. Çocuğun, yaşadığı duygusal zorluklarla baş etmekte güçlük çekmesi veya ailenin mastürbasyon konusuna gereğinden fazla ilgi göstermesi durumunda mastürbasyon; bir ilgi çekme, rahatlama veya kaçış yöntemi olarak yerleşebilir.

Çocuğunuzla konuşurken mastürbasyon davranışıyla ilgili ‘günah, kötü, pis’ gibi ifadeler kullanmak; çocuğunuzun benlik algısına ve yetişkin yaşamındaki cinselliğine karşı olumsuz düşünceler geliştirmesine neden olabilir. Bu sebeple, bunun son derece normal olduğunu anlamak ve çocuğu yaptığı şey için cezalandırmamak oldukça önemlidir.

Çocuğunuzun bu davranışına şahit olduğunuzda, sert bir tepki göstermeyin. Çünkü gösterilen yoğun tepkiler, çocuğun utanç ve suçluluk hissetmesine sebep olabilir. Çocuğunuza mastürbasyonun özel bir durum olduğunu ve herkesin önünde yapılamayacağını anlatabilirsiniz. Tuvalette ya da kendi odasında, yalnız olduğu zamanlarda bunu yapabileceğini söyleyebilirsiniz. Çocuğunuz uykuya geçiş sürecinde mastürbasyon davranışı sergiliyorsa, onu yalnız bırakın ve ne yaptığını kontrol etmeye çalışmayın. Çocuğunuzu bu anlamda sıkıştırmak, yalan söylemesine ve bu konuyla ilgili suçluluk hissetmesine sebep olabilir.

Çocuğunuz toplum içerisinde mastürbasyon yaptığı zamanlarda onun dikkatini, ellerini kullanabileceği başka bir etkinliğe ya da oyuncağa yöneltmeye çalışabilirsiniz.

Çocuklarda kendilerine vurma davranışı, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarının ya da rahatsızlıklarının bir ifadesi olabilir. Bu davranışın ardındaki nedenler oldukça çeşitli olabilir ve her bir çocuk için farklılık gösterebilir.

Duygusal Rahatsızlık: Çocuk, anlamadığı ya da başa çıkamadığı duygusal durumlarla karşılaştığında kendisine vurabilir. Bu, genellikle anlamadığı bir duruma ya da bir duygusal tepkiye bir reaksiyon olarak meydana gelir.

Fiziksel Rahatsızlık: Diş çıkarma, gaz sıkışması veya başka bir rahatsızlık, çocuğun rahatsızlık hissetmesine neden olabilir. Bu rahatsızlık karşısında çocuk, bu duygusunu ifade edebilmek için kendisine vurabilir.

Stres ve Anksiyete: Yeni bir kardeşin doğumu, aile içi dinamiklerde değişiklikler ya da yeni bir ortama adapte olma gibi değişiklikler, çocukta stres ve anksiyeteye yol açabilir. Bu duygusal baskı altında, çocuk bu stresi azaltma amacıyla kendine vurabilir.

Dikkat Çekme: Çocuklar, anne-babanın ya da bakıcının dikkatini çekmek isteyebilir. Eğer çocuk, kendisine vurduğunda bu davranışıyla dikkat çektiğini fark ederse, bu davranışı tekrarlamaya eğilim gösterebilir.

Öğrenme ve Keşfetme: Küçük çocuklar, duyularını kullanarak dünyayı keşfeder. Vücutlarına dokunarak, vurarak ya da sıkarak, etraflarındaki dünyayı anlamaya çalışabilirler.

Bu tür davranışlarla başa çıkmak için çocuğun neden kendisine vurduğunu anlamaya çalışmak önemlidir. Çocuğun ihtiyaçlarını ve duygusal durumunu dikkatlice gözlemleyerek, ona uygun destek ve rehberlik sağlamak esastır.

Kendi kendine vurma, çocuklarda genellikle duygusal ya da fiziksel ihtiyaçlarının bir tepkisidir. Bu davranışın altında yatan sebep, fiziksel bir rahatsızlık, duygusal bir stres ya da dikkat çekme isteği olabilir.

Bu davranışla başa çıkmak için adımlar:

• Sebep Tespiti: Davranışın neden kaynaklandığını anlamak için çocuğun gün içinde yaşadığı olaylara, rutin değişikliklerine ya da yeni başladığı aktivitelere dikkat edilmelidir.

• Fiziksel Durumu Gözlemleme: Fiziksel rahatsızlıklar, diş çıkarma veya kulak enfeksiyonları gibi, bu tür davranışlara neden olabilir. Bu nedenle çocuğun genel sağlık durumu kontrol edilmelidir.

• Duygusal İhtiyaçların Belirlenmesi: Çocuğun duygusal durumunu gözlemleyerek, yeni bir kardeşin doğumu, taşınma veya aile içi bir sorun gibi duygusal stres kaynaklarını tespit edilmelidir.

• Sakin Yaklaşım: Çocuğa karşı sakin, anlayışlı ve destekleyici bir tutum sergilenmelidir. Bu, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlamak için önemlidir.

Çocukların dil gelişimini desteklemek ve teşvik etmek için birçok farklı yol vardır.

Konuşun: Çocuklar, konuşma yoluyla dil öğrenirler. Bu nedenle, evde bol bol konuşarak çocuklarla iletişim kurmak ve onların da konuşmalarına fırsat vermek, dil gelişimlerine yardımcı olur.

Kitap Okuyun: Kitap okumak, çocukların kelime hazinesini ve dil becerilerini geliştirir. Haftalık olarak birkaç kitap okumak, çocukların dil becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilir.

Dinleyin: Çocukların düşüncelerini, fikirlerini ve duygularını dinlemek, onların özgüvenlerini artırır ve iletişim becerilerini geliştirir.

Oyun Oynayın: Oyunlar, çocukların dil gelişimini destekleyen eğlenceli bir yoludur. Oyun sırasında, çocuklar yeni kelimeler öğrenirler ve kendilerini ifade etme fırsatı bulurlar.

Sorular Sorun: Sorular sormak, çocukların düşüncelerini ifade etmelerine yardımcı olur ve dil becerilerini geliştirir. Basit sorular sorarak çocukların kendilerini ifade etmelerine fırsat verin.

Şarkı Söyleyin: Şarkı söylemek, çocukların kelime hazinesini genişletir ve dil becerilerini geliştirir. Evde şarkı söyleyerek çocukların dil becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilirsiniz.

Etkileşimli Oyunlar Oynayın: Etkileşimli oyunlar, çocukların dil gelişimine katkıda bulunur. Örneğin, “Benimle Konuş” oyunu gibi etkileşimli oyunlar oynayarak çocukların dil becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilirsiniz.

Çocukların dil gelişimi, onların sağlıklı bir şekilde büyümeleri için çok önemlidir. Dil gelişimi, doğumdan itibaren başlayarak altı yaşına kadar farklı evrelerden geçer. Ebeveynler, öğretmenler ve diğer bakım verenler, çocukların dil gelişimini desteklemek ve teşvik etmek için birçok farklı yolu kullanabilirler. Konuşarak, kitap okuyarak, dinleyerek, oyun oynayarak, sorular sorarak, şarkı söyleyerek ve etkileşimli oyunlar oynayarak çocukların dil gelişimine katkıda bulunabilirsiniz.

Depremi birebir yaşamayan medya veya çevreleri yoluyla şahit olan çocukların da ciddi oranda durumdan etkilenebilirler. Çocuklarda oluşan korkunun “uyku bozuklukları”, “yalnız uyuyamama”, “yalnızlıktan korkma”, “anneden ayrılamama” ve “okula gitmek istememe” gibi sorunlara yol açabilir.

Çocukların medyadaki görüntülerden uzak tutulması gerekmektedir, alınabilecek önlemler ise çocuk eğer medyadaki haberlere veya ebeveynin üzülme tepkilerine vb. şahit olmuşsa onunla kısa bir konuşma yapmak uygun olacaktır. Dikkat edilmesi gereken nokta bilimsellikten uzak konuşmaların yapılmamasıdır. Kısa ve net şekilde yer kabuğu hareketlerinden bahsedilebilir ve bunun için etkinliklerden, resimli kitaplardan faydalanılabilir. Çocuk neden deprem olduğunu bilirse bilmediği halinden daha az kaygılı olacaktır. Mesela, çocuğun güven duyması açısından kendi ev ve işyerlerinin sağlam ve dayanıklı yapıldığını belirtilerek kaygısı hafifletilebilirsiniz. Konudan etkilenmiş bir çocuğa ebeveynlerin deprem anında yapılacakları veya önlemleri anlatmaya çalışması öncelikli değildir. Ertelenmelidir. Eğer yaşanan üzüntünün hemen üzerine önlemler anlatılmaya çalışılırsa çocukta kaygı düzeyi yükselecektir. Çocuğun yaşına uygun depremi anlatan hikayeler anlatılarak süreci daha rahat atlatması sağlanabilir.

Oyunlarına müdahale etmeden, eğer kendileri isterlerse oyunlarına katılarak bu konuyu içselleştirmelerine yardım edilebilir.”

Bu yaş aralığında bebeklerin fiziksel olarak aktif olmaları duyusal, bilişsel ve motor gelişimleri açısından önemlidir. Günde bir kaç kere en az yarım saat boyunca karınlarının üzerine yatırıp bebeğinize farklı kartlar gösterebilir, kitap okuyabilir ve masaj yapabilirsiniz. Bebeğinizle el oyunları oynayabilir, kuklaları konuşturabilir, bebeğinize şarkı söyleyebilir, tak-çıkar oyunları oynayabilir, motor becerilerine yönelik itme/ çekme oyunları oynayabilir, farklı duyulara maruz kalması için ortam hazırlayabilirsiniz. Kaba motor aktivitelerine zaman ayırabilirsiniz. Tünel, pikler üçgeni, denge tahtası gibi farklı materyaller ile emekleme, sıralama ve yürüme becerilerini destekleyebilirsiniz. Evde beraber oynayabileceğiniz duyusal oyunlar hazırlayabilirsiniz. Evinizde bulunan malzemeleri kullanarak yeni oyunlar kurabilirsiniz.
Ev işlerinde size yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz. Çamaşır makinesini beraber doldurup boşaltabilir, evinizdeki bitkilere beraber su verebilirsiniz. Evinizde biriktirdiğiniz geri dönüştürülebilen malzemelerle (rulolar, plastik şişeler ve şişe kapakları vb) kendi oyuncaklarınızı yapabilir, oyunlar kurabilirsiniz. Çocuğunuzun önderliğinde daha açık uçlu serbest oyunlar oynayabilirsiniz.

• Çocuğunuz uykuya dalmadan önce sessiz bir dönem geçirmesini sağlayın. Uykudan önce sakin bir rutin geliştirin: masal okuma, şarkı- ninni söyleme, banyo gibi. Bu düzenli rutin çocuğunuza uyku zamanının geldiğini hatırlatacaktır.
• Çalışan anne ve babalar geç saatlerde çocukları ile oynamak isterler. Uykudan önce oynanan aktif oyunlar çocuklar uyarır uykuya dalmalarını güçleştirir. Bu tarz oyunların zamanlamasını iyi yapmak, uyku saatinden en az 1-2 saat önce oynatmak yerinde olacaktır. Değişmeyen bir uyku planı yapın. Sabit bir uyanma saatinin olmasını sağlayın. Uyuma ve uyanma zamanı haftanın yedi günü sabit-aynı olmalıdır. Düzenli uyku ritmini sağlamak açısından uyanma saati uyuma saatinden daha önemlidir. Aynı zamanda çocuğunuzu uyandırmak da onu uyumaya zorlamaktan daha kolaydır.
• Çocuğunuzun en sevdiği oyuncağı veya battaniyesini yanına almasına izin verin (ancak bağımlılık geliştirmemesi için bu durumun süreklilik kazanmamasına özen gösterin.)
• Çocuğunuzun rahat olduğundan emin olun. Odanın ısısını kontrol edin elbiseler hareketini engellememeli, uyumadan önce çocuğunuz su içmek isteyebilir, gece lambası açık bırakılabilir, kapı aralık bırakılabilir.
• Çocuğunuzun sizinle beraber uyumasına izin vermemeye çalışın. Bu onun yalnız başına uykuya dalmasını öğrenmesini zorlaştırır.
• Her şikâyetinde veya sizi çağırmasında çocuğun odasına gitmeyin. Odanın dışında veya kapısında durarak onunla konuşmaya çalışın.
• Gece herhangi bir nedenle kalkıp yanımıza geldiğinde tutum ve davranışımız aynı olmalıdır. Onu alıp yatağına götürdükten sonra uyuyana kadar yanında beklemeli ve daha sonra kendi yatağımıza geçmeliyiz.

Anne henüz hamilelik dönemindeyken baba ya da başka bir aile üyesi (anneanne, babaanne gibi) büyük çocuğun bakımıyla ilgilenmeye başlamalıdır. Çünkü annenin hamileliğinin sonlarına doğru veya ilerleyen dönemlerde, anne hastanedeyken çocuk kendini yalnız bırakılmış, ihmal edilmiş hissetmez ve yaşantısının değiştiği fikrine kapılmaz.

Hamilelik döneminde üç yaş ve üzeri olan çocuğu bebek dünyaya gelmeden önce anaokuluna gönderip yeni bir çevre edinmesini sağlamak gereklidir. Ancak bu adım, doğumdan sonraki sürece sarkmamalıdır. Aksi halde çocuk, kardeşinin doğumundan sonra anne babasının kendisini görmek istemediği ya da dışlandığı düşüncesine kapılabilir.

Çocuğun anlamakta güçlük çekeceği cümleler kurmaktan kaçınılmalıdır. “Endişelenmene gerek yok, seni de kardeşin kadar seviyoruz” gibi bir cümle iyi niyetli olsa dahi çocuğun durumu yanlış yorumlamasına ve anne babanın sevgisini kazanmak için kardeşle yarışmasına yol açar.

Anne baba kendi aralarında çocukların bakımı ve onlarla ilgilenme ile ilgili iş bölümü yapmalıdır. Anne kardeş ile ilgilenirken, babanın da diğer çocukla ilgilenmesi gerekir. Böylece çocuk kendisine olan ilginin azaldığını düşünmekten uzaklaşır.

Çocuktan “sen artık ablasın / abisin” gibi sözlerle yaşının üzerinde olgunluk göstermesini beklenmemeli ve ayrıca onun hala bir çocuk olduğu unutulmamalıdır.

Böyle bir problemle karşılaşıldığında öncelikli olarak çocuk doktoruna götürülmesi önerilir. Fizyolojik bir sebebi yoksa psikolojik sebepler aranabilir.

Öncelikle fizyolojik bir sebebi olup olmadığını öğrenmek ve önlem almak için bir çocuk doktoruna götürülmesi önerilir.

Beslenme şeklinin yeniden düzenlenmesi (bol sıvı , lifli gıdalara ağırlık verilmesi vs.) sağlanabilir.

Ailenin mükemmeliyetçi, kontrolcü, cezalandırıcı ve baskıcı tutumlarından vazgeçmesi gerekir. Anlayışlı, sakin, sabırlı, tutarlı olmak önemlidir.

Çocuğun ihtiyaç duyduğu sevgi ve ilgi ihmal edilmemeli ve her zaman değerli olduğu hissettirilmelidir. Sürekli tuvalet hakkında konuşulmaması gerekir ve sorguda bulunulmamalıdır.

Lazımlık veya tuvalete oturmaya yardımcı malzemeler alınabilir. Lazımlığın kesinlikle tuvalette bulunması tuvalete alışması için fayda sağlar.

Kendine ait bir parçadan ayrılıyor düşüncesinden dolayı tuvaletinin ‘yok olması’ , ‘kaybolması’ gibi ifadelerden uzak durarak ‘onlarla vedalaşalım, bir yolculuğa çıktılar’ gibi ifadeler kullanılabilir. Çocuğun çabası daima övgü ve taktir edilmelidir. Tuvaletini yaptıktan sonra verilen küçük ödüllerle davranışının pekişmesi sağlanabilir.

Tuvalet ortamında sevdiği oyuncaklar, tuvaletini yapan çocuk resimleri vs. bulunabilir. Tuvalet ile alakalı birlikte eğitici videolar izlenebilir, kitaplar okunabilir. Bütün bunlara rağmen kaka tutma davranışı devam ediyorsa bir uzmandan destek alınabilir.

Çocuklarda hiperaktivite birçok belirti ile kendini gösterebilir. Bazı ebeveynler bu durumu ciddiye alarak alanında uzman bir hekime danışır. En uygun yöntem budur ve çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesi ve tedavisi için gereklidir. Çocuklarda hiperaktivite aşırı hareketlilik, davranışlarını kontrol edememe, gereğinden fazla konuşma, el ve ayaklarını istemli ya da istemsiz sürekli hareket ettirme gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Belirtiler dikkatsizlik ve dürtüsellik olarak iki farklı şekilde ele alınabilir. Çocuklarda hiperaktivite belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

• Dikkat gerektiren oyunlara ve davranışlara kendini verememe,
• Çok sık hata yapma, verilen bir görevi tamamlayamama ve yarım bırakma, iletişim halindeyken karşısındakini dinleyememe,
• Okulda verilen ödevleri yapmaya ve ders içeriklerini gerçekleştirmeye karşı direnç gösterme,
• Özel eşyalarını sık sık kaybetme, daha sonra yapması için verilen görevleri unutma,
• Olması gerekenden daha hareketli olma, belli bir alanda fazla hareketsiz kalamama,
• Eşyaların üzerinde koşturma, çok fazla konuşma ve tükenmek bilmeyen bir enerjiyle dolu olma,
• Kendisine sorulan sorunun tamamlamasını beklemeden cevap vermeye çalışma,
• Bir davranışın sonucunu düşünmeden harekete geçme,
• Varsa eğer kardeşe şiddet uygulama, anne ve babanın direktiflerine uymama, tehlikeli olabilecek davranışları düşünmeden eyleme dökme.

Çocuğa verilebilecek mesajların içeriği kadar bu mesajların nasıl verildiği de önemlidir. Çocuğa, bir yakınının ölüm haberi verilirken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar şunlardır:

Ölüm haberi, çocuğa öğrenildikten sonraki ilk müsaitlikte verilmelidir. Bu haberin çok uzun süreler çocuktan gizlenmesi sakıncalıdır. Çocuk ölüm haberini çevredeki diğer insanlardan öğrenebilir veya durumu hissedebilir; bu da durumdan daha kötü etkilenmesine neden olabilir.

Çocuğun yanında hiçbir şey yokmuş gibi rahat davranmak da, bağırarak kendini yerden yere atarak ağlamak da sakıncalıdır. Çocuğun davranışlarını kontrol altına almaya çalışmak, böyle bir dönemde çocuğu nasıl davranması konusunda yönlendirmek sakıncalıdır. Çocuklar da yetişkinler gibi böyle bir haber karşısında farklı sürelerle farklı davranışlar gösterebilirler. Çocuğu davranışlarından dolayı eleştirmek, suçlamak, aşağılamak doğru değildir. Çocuğun duygularını ifade etmesine izin verilmelidir. Çocuk bu konuda konuşması için zorlanmamalı, ancak hiçbir zaman geri çevrilmemeli, sorduğu sorular yanıtsız bırakılmadan yaşına uygun biçimde yanıtlanmalıdır.

Ölüm haberini veren kişi duygusal anlamda çocuğa en yakın kişi olmalıdır. Haberi veren kişi ile çocuk yalnız olmalıdır. Böylece çocuk aldığı habere, başkalarının varlığından rahatsız olmadan tepki gösterebilir.

Çocuk olaydan hemen sonra yas tutan diğer aile fertlerinden uzaklaştırılıp başka bir ortama gönderilmemelidir. Yetişkinler gibi, çocukların da bu dönemde bir arada olmaya ve acıyı paylaşmaya ihtiyacı vardır.

Okul öncesi dönemdeki çocukları cenaze törenlerine veya ölünün temizlendiği ortamlara götürmek sakıncalıdır.

Ailelerin çocuklarına dini bilgi dahilinde ölümü açıklaması durumu da söz konusu olabilir. Her aile kendi inancı ve kültürü doğrultusunda çok detaya girmeden ölüme dair açıklamada bulunabilir. Sanılanın aksine ölüm sonrası hayat düşüncesi ölenin tam anlamıyla yok olmadığına dair bir bilgiyi beraberinde getirdiği için çocuk açısından rahatlatıcı olabilir.

Çocuğumuz giysilerini kendi giyip çıkartmayı deniyor, bezinin ıslandığını gösteriyor, bezi daha uzun süre kuru kalıyor, siz lavaboya/klozete gittiğinizde merak ediyor, kolay talimatları anlayabiliyor, merdivenleri çıkıyorsa tuvalet alışkanlığına hazır diyebiliriz.

• Uygun bir lazımlık alarak, tuvalete veya yakın ortama koyuyoruz ve alışması için süre veriyoruz.
• Önce üzerindeki kıyafetlerle oturmasına izin vererek; daha sonrasında bezini çıkararak teniyle temas etmesini sağlıyoruz.
• İlk bir hafta kaka ya da çiş yapmayabilir.
• Bir sonraki adımda basamaklı lazımlığa geçebilirsiniz. Yavaşça tuvalete geçildiğinde ise boşluk hissi yaratmamak için ayağın altına destek yerleştirmeliyiz.
• Çocuğun güven hissinin oluşması için altı bir süre açık kalabilir. İdrar kaçırması durumunda anlayışlı ve sabırlı olmalıyız.
• Gündüz olduğu gibi gece de bezlemememiz gerekiyor. Çocuk uyuduktan sonra gündüz olduğu gibi çocuğun tuvalet sıklığına göre uyandırıp, tuvalete götürmeliyiz.
• Tuvalet alışkanlığı sağlamak için yemek yedikten yarım saat sonra lazımlık ya da tuvalete oturtulup oyun şeklinde kaka yapması sağlanabilir.
• Günde 3-4 defa 5-10 dakikalık sürelerle oturtmak alışkanlık kazanmasına destek olacaktır.
• Tuvalette bekleme süresinde oyuncak, dergi, kitap karıştırmasına izin verilerek oyalanmasına yardımcı olabiliriz.

• Emzik bıraktırmadan önce, çocuğunuzun hazır olup olmadığını belirlemek önemlidir. Genellikle 2 ila 4 yaş arasında, çocuklar emzik kullanımından doğal olarak vazgeçmeye başlarlar. Ancak, her çocuk farklıdır, bu nedenle onların hazır olduğunu gösteren işaretlere dikkat etmeliyiz.
• Çocuğunuzla açık, anlayışlı ve destekleyici bir iletişim kurmak önemlidir. Emziği bırakmanın nedenlerini basit ve anlaşılır bir şekilde açıklamalıyız.
• Emzik kullanımı, çocuğunuzun rahatlamasını sağlayan bir eylemdir. Bunun için emzik yerine başka rahatlatıcı objeler sunabilirsiniz. Örneğin, bir peluş oyuncak veya sevdiği bir battaniye, emziği yerine geçebilir. Bu, çocuğunuzun kendini güvende hissetmesine yardımcı olabilir.
• Emziği aniden almak yerine, kullanımını zamanla azaltmak daha etkili olabilir. Örneğin, sadece uyku zamanlarında veya sıkıntılı anlarda kullanmasına izin vererek başlayabilirsiniz. Daha sonra, kullanım sıklığını giderek azaltarak çocuğunuzu alışkanlıktan uzaklaştırabilirsiniz. Geceleri çocuğunuzu yerine yerleştirirken emziği kademeli olarak daha az kullanın. Örneğin, emziği çocuğunuza ikinci gün gece her iki ağlayışında bir, ardından üçüncü gün her üç ağlayışında bir verin ve bu şekilde devam edin. Çocuğunuz, emzik olmadan rahatlamayı başardıktan bir süre sonra, bir tarih ve saat belirleyin. Ardından emziği kaldırın.
• Çocuğunuz emziği bıraktığında, bu başarıyı olumlu bir şekilde kutlayın. Ona ödüller veya özel aktiviteler sözü verebilirsiniz. Bu, çocuğunuza motive olma ve emzik bırakma sürecini olumlu bir deneyime dönüştürme konusunda yardımcı olabilir.
• Her çocuğun gelişimi farklıdır, bu nedenle sabırlı olmak önemlidir. Çocuğunuzun duygusal tepkilerine anlayış gösterin ve birlikte bu süreci geçirmeye hazır olduğunuzu hissettirin.

Üç temel kuralı unutmayın: sakin olmak, güven vermek ve sevgi vermek. Çocuğunuz sizden ayrılırken ağlamaya ve bağırmaya başlarsa sakin bir şekilde onu kucağınıza alın ve geri döneceğinize dair güven verin. “Seninle kalmamı istediğini biliyorum, ama şuan gitmeliyim. Geri geleceğim. Seni seviyorum” gibi basit cümleler bile çocuğu rahatlatır.

Kesinlikle çocuğunuza yalan söylemeyin. “Markete gidiyorum, 5 dakikaya geleceğim” deyip işe gitmek ayrılık sürecini kolaylaştırmaz, tam tersine çocuğun kaygısını arttırır. Çünkü bir dahaki ayrılma esnasında çocuk annesinin beş dakika sonra gelmeyeceğini bilir ve kendisini güvende hissetmez. Bunun yerine, nereye gittiğinizi ve ne zaman döneceğinizi ona açıkça söyleyin. Dönüş saatinizi onun anlayacağı bir dilden anlatabilirsiniz. Örneğin “Sen akşamüzeri uykundan uyandıktan sonra ben evde olacağım” gibi.

Kendi aranızda bir ayrılık ritüeli yaratabilirsiniz, örneğin “Hoşça kal” dedikten sonra burnunu 3 kez öpmek gibi. Bir süre sonra bu ritüel, çocuğa annesinin geri geleceğini anlamasına yardımcı olur.

Siz gitmeden önce evde çocuğa bakım verecek olan kişi ile çocuğun eğlenceli bir aktiviteye başlaması, örneğin yapboz veya resim yapmak gibi, ayrılık sürecini bir miktar kolaylaştırabilir.